10 August, 2008

Film inceleme: "Kara Şövalye"

Evet herşeyden önce belirteyim ki bu yazı spoiler içerebilir.

Kara Şövalye'yi biraz geç seyrettim ve başlangıçta Tim Burton'ın çektiği Batman'i seven birisi olarak biraz önyargılıydım da ancak gerçekten Batman'in yeni çevrimlerinde Batman Begins'in devamı olarak gelen The Dark Knight oldukça başarılı.



Eski seriyi hatırlarsak Tim Burton tarafından çekilen Batman ve Batman Returns olumlu eleştiriler almıştı. Ancak ardından gelen ve Joel Schumacher'in elinden çıkma Batman Forever ve Batman & Robin ile gidişat hiç de iyi değildi. Özellikle Batman & Robin gerçekten çok başarısız bir yapım olmuştu.

Yıllar sonra yeniden depreşen bu Batman sevdası Christopher Nolan yönetmenliğinde ve Christian Bale'in Bruce Wayne koltuğunda yer aldığı filmlerle tekrar ivme kazandı ve serinin sevenlerini tatmin eden noktaya ulaştı. Bunun en büyük kanıtı da Kara Şövalye'nin Imdb notunun 9.2 gibi oldukça yüksek bir puanda olması (Daha önce en yüksek puana ulaşan Batman filmi Burton'ın çektiği ilk film olan Batman'a aitti ve 7.6 idi tabii burada Batman Begins'in de 8.4 puanını unutmamalı).



Güneş İmparatorluğu filminin kapanış sahnesindeki çocuk olarak hatırladığımız ve ardından Amerikan Sapığı ile ün kazanan Christian Bale'in de Batman rolünün hakkını verdiğini söylemek lazım. Film, gerek tempo gerekse oyunculuklar açısından son derece başarılı ve geçen sürenin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Alfred rolünde Michael Caine, Lucius rolünde Morgan Freeman ve James Gordon rolünde de Gary Oldman gibi usta aktörlerin olmasıda bu başarıdaki en büyük nedenlerden.



Batman denildiğinde akla gelen ilk kötü karakter Joker rolünde ise yakın zamanda hayata veda eden Heath Ledger iyi bir performans çıkarmış. Daha önce Joker rolünü Jack Nicholson oynamıştı ve gerek o rolde gerekse çizgi film serisinde Joker genellikle dengesiz ama büyük bir palyaço gibi resmedilmişti ve çoğunlukla komikti. Ancak Heath Ledger'ın canlandırdığı Joker kesinlikle daha dengesiz, kaotik ve deli ki bence bu haliyle gerçekten çok daha başarılı.

Filmi mutlaka izleyin vereceğiniz paraya kesinlikle değiyor. Ayrıca daha önce burada da yazmıştık Titanic'in toplam hasılat rekorunu kırma ihtimali olan bir film (umarım kırmıştır!) bu nedenle buna destek olmak için bile gidebilirsiniz.



Harvey Dent ile Two Face bağlantısının da ayrı bir güzellik olduğu filmde (Hadi harvey Dent adını unuttum diyelim adam başından beri yazı-tura attı ben yüzü yandığında anladım. Nasıl daha erken uyanamadım!) tek bir eksik olarak Gotham City'nin karanlık atmosferini oturtamadıklarını söyleyebilirim. Sanki New York ya da başka bir büyük şehirde gibi hissettim kendimi filmi izlerken oysa Gotham City daha karanlık, kasvetli ve güvenilmez bir ortam. Bu nokta da Burton'ın kurduğu şehir daha iyiydi ama o da Burton ne de olsa Gotik ve karanlık ortamların adamı.

Seri bundan sonra nasıl ilerler bilmiyorum ama umarım bu tempo ile gider çünkü Spider Man serisinin kötü gidişi ile hissettiğim sinir bozukluğu bugün filmi izlerken aklıma bile gelmedi. Belki de sıradaki filmde Penguen'i görürüz, ya da Two Face ölmemiştir ya da ...

No comments: